5 Kasım 2013 Salı

Peyami SAFA/ FATİH-HARBİYE Kitap Analizi


    ‘..para mara boş laf! Saadet başka şey’

Cumhuriyet döneminden bu yana bizlere Doğu-Batı çatışmasını en iyi şekilde yansıtan yazarlarımızdan birisi olan Peyami Safa Fatih-Harbiye’de de bize bunu en açık şekliyle sunmuştur.  Romanın en önemli kişisi ve olay örgüsü Neriman üzerinden
şekillenir. Neriman, Fatih’te yaşayan bir ailenin muhafazakâr kızı olarak burada yaşamını sürdürmek istemiyordur, Baloların, eğlencelerin ve hareketli alafranga hayatların olduğu Harbiye’de yaşamayı ister. Neriman’ın özünde muhafazakâr bir yaşam tarzı olsa da iki medeniyet arasında kalmaktadır ve bir türlü herhangi birinden yana tavır koyamaması, içinde gel gitler yaşamasına özellikle romanın başlarında içinde yaşadığı evden, bulunduğu çevresinden, okuduğu okuldan nefret etmesine neden olmuştur. Darül elhan'da ud çalan Neriman, romanın başlarında şöyle diyerek bulunduğu ruh halini en iyi şekilde yansıtmaktadır bizlere;

‘’Öf... Bu elimdeki ud da sinirime dokunuyor, kıracağım geliyor ... Bunu benim elime nereden musallat ettiler? Evdeki hey hey yetmiyormuş gibi bir de Darül elhan ... Şu alaturka musikiyi kaldıracaklar mı ne yapacaklar? Yapsalar da ben de kurtulsam. Hep ailenin tesiri Babam, şark terbiyesi almış. Ney çalar, akrabam öyle... Darül elhan'dan çıkacağım, yahut alafranga kısmına gireceğim... Kendimden nefret ediyorum. Oturduğum mahalle, oturduğum ev, konuştuğum adamlar çoğu sinirime dokunuyor...’’

Yanlış batılılaşmayı, şark-garp çatışmasını ele aldığımız bu romanda dönemin kadınlarının betimlemesini Neriman üzerinden görebiliyoruz aslında . Peyami Safa dönemin doğu batı çatışmasına işaret ederken aynı zamanda geleneğe ve geçmişe bağlı olunması gerektiğini de bir yandan bizlere hissettirmektedir. Bu, romanın başında Neriman’ın geçmiş halini betimlerken kullandığı cümlelerden anlaşılmaktadır, mesela bunu açıkça görebileceğimiz bir alıntı vermem gerekirse;

‘’Aslında Neriman, geçmişinde böyle değildi. “Siyah saten gömlekli, siyah başörtülü kız, o vakit böyle koşmazdı. Liseden çıkar ve Süleymaniye'nin köşesinde görünürdü. Yolunda çantası, başı önüne eğilmiş, gözlerinde korku ve dudaklarında tebessüm, Şinasi'nin yaklaşğını görünce korkusu giden ve sevinci artan gözleriyle yere bakar, hafifçe kızarırdı. Sonra yan yana hiç konuşmadan epey yürürler ve buluşmanın ilk zevkini bu sükut içinde daha çok hissederlerdi…’’

Peki ama Neriman’ı etkileyen neydi? Bize betimlenenden çok farklı bir Neriman vardı karşımızda, Şinasi’den duyduğumuz ‘sen eskiden böyle değildin’ sözleri ise cabası..
Daha  romanın ilk sayfalarında Neriman’ın isyanlarını, hassasiyetini sezebiliyoruz. Bulunduğu ortamdan öylesine bunalmıştı ki ilerleyen sayfalarda en yakınındaki insanlardan bile uzaklaşmayı düşünür hale gelmişti. Kaç yıldır yanında olduğu çok sevdiği Şinasi bile artık uzaktır kendisine anlamadığını düşünür onu, peki ama neden? Hani derler ya sahip olmadıklarımız bize her zaman sahip olduklarımızdan daha çekici gelir diye, o geldi benim aklıma ilk olarak. Yaşayamadığı hayat, daha doğrusu Batı’nın hayatı ona daha medeni, daha çekici daha tertipli gelmiştir. Balolar, eğlenceler, gezmeler onu içine almış kendi dünyasındaki detayların önüne bir perde olmuştur adeta. Çevresindeki sanatı, sevgiyi,samimiyeti göremez hale gelmiştir. Öylesine bir hayranlık besliyordur ki arkadaşı Macit’in yaşadığı hayata şu sözlerle içinde bulundu
ğu durumu ifade eder,

‘’Dün Tünel'den Galatasaray'a kadar dükkânlara baktım. Esnaf bile zevk sahibi. İnsan bir bahçede geziniyormuş gibi oluyor. Her camekân bir çiçek gibi... Sonra halkı da bambaşka. Dönüp bakmazlar, yürümesini giyinmesini bilirler. Her şeyi bilirler canım..’’

Ne kadar da acı değil mi? İnsanın bulunduğu çevreyi benimsemiş olduğu değerleri bu kadar bilinçsizce aşağılayabiliyor olması, Halbu ki Neriman’ın yaşadığı ortam şark’ın kendisi bile değil. Şuan şark dediğimiz şey yani doğu, keşke Neriman’ın utandığı, istemediği şark gibi olsa… Oradaki insanlar bırak ud çalmayı, konservatuara gitmeyi, köylerine ilk okullar yaptırmak için olağanca gücüyle uğraşıyorlar.
 Buraları okurken Neriman’a kızmadım dersem yalan söylemiş olurum, öylesine kızdım ki hem bu kadar zeki tasvir edilen birinin, nasıl böylesine aptalca bir yanılgıya düştüğünü düşündüm.
Ama daha sonra dönemi düşündüğümde yani
Peyami Safa’nın Fatih Harbiye romanında yer verdiği Neriman, 1920-1960’lı yıllarda yaşamış, Cumhuriyet döneminin sosyal yapısı içinde şekillenmiş geleneksel kadın tiplemesiydi. Bunları da göz önüne alınca Neriman’a biraz fazla yüklendiğimi fark ettim.
Peki Neriman hep böyle mi sürdürdü isteklerini? Tabi ki hayır Neriman’a en büyük katkısı bana göre
Şinasi oldu. Romanda Neriman’ın tekrar özüne dönmesinde en büyük rolü üstlenen kişi olmuştur; çünkü, Neriman’ın tekrar özüne dönmesinde Şinasi’nin romandaki şarklı, öz değerlerini koruyan, geleneğine ve kültürüne sahip çıkan duruşunun payı büyüktür. Ya Neriman’a olan sevgisinden dolayı değerlerini kaybetseydi? Ya da tam tersine değerlerine fazlaca önem verip Neriman’a karşı tamamen sert bir tavır takınsaydı? Şinasi tam kararında kararlar vererek Neriman’a ne zaman yardımcı olabileceğini ayarlama yoluna koyularak en doğru olanı yaptı. Aslında Peyami Safa’nın Neriman ve Şinasi’yi böyle hatlarla ayırmaktaki amacı bence şudur ki; Neriman’ın yaşadığı gel gitlere karşılık Şinasi çizgisinden hiç çıkmamıştır, Kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar hiçbir gel git yaşamamış hep değerlerini koruyan bir portre çizmiştir yani bence Şinasi burada şark hayatının simgesi olmuştur. Şüphesiz ki romandaki diğer karakterlerde romanda iyi bir analiz ister ama benim hayran kaldığım ve altını çizdiğim noktalardan birisi Neriman’ın babası Faiz bey olmuştur, özellikle de doğulu bir baba olmasına rağmen açıkça görülmektedir.  Kızındaki ani değişimlerin farkındadır fakat ona duyduğu sevgiden dolayı onu kırmamakta, bütün isteklerini yerine getirmek için her türlü fedakârlığı yapmaktadır;

Faiz Bey de Neriman da hala tatmin olunmamı
ş bir iştiyak seziyor ve anlamıyor, kendi kendine düşünüyordu: “Ne istiyor? Baloya gitmekten başka bir arzusu mu var? Bu semtte oturmak arzu etmiyor mu? Şinasi'den başka birine mi temayülü var? Kim olsa gerek bu? Şinasi bilir mi acaba? Ne düşünüyor o? Bana niçin bir şey söylemiyor? İkisi de bana ehemmiyet vermiyorlar mı? Benim aleyhimde mi düşünüyorlar? Ben onlara karşı vazifemi yapmıyor
muyum?

Benim için asıl can alıcı nokta bir baba olarak Faiz beyin kızına bir arkadaşmışcasına yaklaşması ve aralarında yaş farkı dönem farkı olmasına rağmen kızını anlamaya çalışıp onunla tartışabilmesidir, ve benim için kitapta en anlamlı sözlerde gene Faiz bey’e aittir, Oda şudur ki;

‘’Kimi adam vardır ki sabahtan akşama kadar oturur ve düşünür. Onun bir hazine-i efkarı vardır, yani fikir cihetinden zengindir; kimi adam da vardır ki sabahtan akşama kadar ayak üstü çalışır, mesela bir rençber; fakat yaptığı iş dört tuğlayı üst üste koymaktan ibarettir. Evvelki insan tenbel görünür velakin çalışkandır, diğer insan çalışkan görünür velakin yaptığı iş sudandır. Zira birisi maneviyat ile, zihin gayretiyle yapılan iştir; öbürü vücut ile, bedenle yapılan iştir. Maneviyat daima daha alidir. Vücut sefildir. Yapılan işlerin farkı da bundandır… Zevahire niçin aldanıyorsun? Sadece gece gündüz dazıra dazır koşmak mı çalışmaktır?”

Fatih Harbiye romanı sosyolojik anlamda incelenmek istenirse de  romanda belirgin bir
şekilde daha öncede söylediğim gibi Doğu-Batı çatışması ön plana çıkar; çünkü romanın esas konusu karakterler üzerinden Doğu-Batı, eski-yeni, Şark- Garp çatışması vardır ve bunlar üzerinde gelişir.Yazar her fırsatta bunu bize yineleyerek gösterir.
Ama edebi anlamda incelemek istersem en azından benim için biraz zayıf  anlatım hakimdi, Çünkü romanda bir anda kararından vazgeçen düşüncesini yitiren karakteri pek hoş karşılayamam doğrusu. Çünkü romana ilk başladığımda Neriman’ın Şinasi’yi terk edeceğinden neredeyse emindim, üstelik sevgisinden kendi bile emin değildi ama biraz vakit geçtikten sonra daha Neriman’ın ne hissettiğini Şinasiye karşı tavrını duygularını anlayamadan vazgeçiyordu tüm düşüncelerinden ve eski Neriman olacağını söylüyordu. Biraz yetersiz kalmış burada Peyami Safa’nın Neriman betimlemesi bence. Onun dışında roman bize dönemin sorunlarından biri olan Doğu-Batı çatışmasını oldukça açık bir biçimde aktarmış. Başka kültürlerin etkisi, ve bu etkiler yüzünden ortaya çıkan sorunlar tıpkı diğer romanlarımız gibi burada da belirlenen 2 ana karakter etrafında şekillenerek önümüze sunulmuş.